21 Nisan 2007 Cumartesi

İSKENDERUN






İskenderun, Hatay ilinin ilçelerinden biridir. Şehir, 159.149 nüfusu ile merkez ilçe olan Antakya'dan daha kalabalık bir şehir olup, limanı ve sahip olduğu endüstri ile Türkiye çapında büyük önem taşır. Şehir Akdeniz kıyısında, arkasını Nur Dağları'na dayamış bir haldedir. İskenderun Körfezi'nin güneybatıdan gelip kuzeye devam ettiği dönüm noktasında ovada yerleşmiştir. İskenderun'un kuruluşu tarih öncesi devirlere dayanmaktadır. Karaağaç mıntıkasında höyükte Mc. Evan'ın bulduğu bazı çanak çömlek parçaları buranın Antikçağ öncesi yerleşime açıldığını göstermektedir. M.Ö. 2000'li yıllarda burada Hititler'e bağlı Kadu Beyliği`nin kurulduğu bilinmektedir(Kadu, Hititçe de körfez anlamına gelmektedir.). M.Ö. 1200'lü yıllardan önce Fenikeliler burada “Myriandrus” adıyla bir koloni kurdular. Burası M.Ö. 1200'den sonra merkezi Reyhanlı (Kuruluo) olan geç devir Hattini Krallığına bağlandı. MÖ. 7. yüzyılda Hurriler'in eline geçen İskenderun ve çevresi M.Ö. 6. yüzyılda Persler'in eline geçmiştir.
İskenderun gerçek anlamıyla M.Ö. 333 yılında, Asya seferine çıkmış olan Büyük İskender tarafından kurulmuştur. O zamanlar asıl adı Alexandreia idi. Roma hakimiyeti başladıktan sonra, bügünkü İranlıların atası olan Partların istilasına uğrayan kalesi tahrip edilip, yeniden inşa edilen şehrin adı Peutinger tabularında bu bölgede cüzzam hastalığı yayılmış olduğu söylentileriyle Alexandreia Scabiasa olarak gösterilmektedir. Nihayet yine düzeltme amacıyla 4. yüzyıldan itibaren Küçük İskenderiye'ye (Alexandretta) denilmiştir. Kalesi muhtemelen Abbasi halifesi tarafından yeniden inşa ettirildi. İslam kaynaklarında ismi İskenderiye, İskenderun olarak geçen şehir, Doğu Roma-İslam rekabeti sırasında defalarca el değiştirmiş Büyük Selçuklu Devleti'ne sonra Eyyubiler`e geçmiş, Birinci Haçlı seferi sırasında Tancrede tarafından zapt edilmiştir (1097). Antakya Dukalığı'nın Mısır Memlük Devleti tarafından ortadan kaldırılması üzerine 14. ve 15. yüzyılda bu bölge Memlükler'in Halep valileri ve bazen de Dulkadirliler Emirliği'nin nüfuz sahasında kalmış, nihayet 16.yüzyılın ilk yarısında Osmanlı hakimiyetine girmiştir.
Osmanlı yönetiminde seçkin bir hayat sürdüren İskenderun ve çevresi 1607 yılında Sadrazam Kuyucu Murat Paşa ile Celali Canbolatoğlu arasında Oruç Ovası'nda meydana gelen savaş dolayısıyla hareketli olaylara şahit oldu. 17. yüzyılın başlarında ise Halep valisi Nasuh Paşa, bugünkü Varyant Yolu Güzün Deresi kanalının kesiştiği noktada, hâlâ bazı duvar kalıntılarının görüldüğü kalenin inşaatını başlattı.
İskenderun, Osmanlı İmparatorluğu zamanında ticari ve stratejik özelliğini giderek arttıran bir yoğunlukla sürdürdü. Doğu Akdeniz ticaretinde önemli bir liman vazifesi gören şehir, Ortadoğu ile olan ithalat ve ihracatta yerini aldı.
1832 yılında Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa'nın kumandasındaki Mısır ordusu, Ağa Hüseyin Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunu Belen Geçidi'nde ağır bir yenilgiye uğratınca İskenderun kısa bir süre için Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın yönetimine girdi. 1839'da Tanzimat ile birlikte yapılan idari düzenlemeyle İskenderun, Payas ve Belen ile birlikte Adana eyaletine bağlanmıştır.
1872 depremi İskenderun'da çok hasara neden oldu. 1881 yılında Maliye Müfettişi Mesut Bey İskenderun hakkında detaylı bir bayındırlık raporu hazırlayarak maliye nezaretine sunmuştur. Bu rapor üzerine demiryolunun İskenderun'a bağlanması kararlaştırılmış, liman genişletilmiş ve İskenderun Halep şosesinin yapımı hızlandırılmıştır. 19. Yüzyılın sonlarında Osmanlı topraklarında ilk petrol İskenderun’un Çengen köyünde bulunmuş, bölgede sondajlarda bazı sonuçlar alınmışsa da açılan kuyulardan verim sağlanamamış ve çalışmalar durdurulur.
1912 yılında Bağdat demiryolunun tali bir hattı olarak Toprakkale-İskenderun demiryolu işletmeye açıldı ve şehrin Anadolu ile olan ulaşımı işlerlik kazandı. Bu tarihlerde İskenderun dört mahalleden oluşan, 1 nahiyesi, 24 köyü olan bir kazadır.
Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalanması üzerine 12 Kasım 1918 günü İskenderun Fransız askerleri tarafından işgal edildi. İşgalin hemen ardından oluşturulan Türk çeteleriyle Fransızlar ve onların desteklediği Ermeni milisler arasında kanlı çarpışmalar meydana geldi. 21 Ekim 1921 de Fransa ile imzalanan Ankara Anlaşması doğrultusunda Hatay'da İskenderun Sancak İdaresi kurulmuştur. Fransa'nın Suriye'ye bağımsızlık tanıması için yapılan çalışmalar üzerine Türk hükümetinin müdahalesi ile bağımsız Hatay Devleti kurulmuş aynı gün Hatay meclisi yasama çalışmalarına başladı. Nihayet bir yıl sonra bu meclis Hatay'ın anavatana katılması kararını alınca İskenderun Türkiye sınırlarına dahil oldu. 5 Temmuz 1938 günü Türk ordusu İskenderun'a girmiştir.

Arsuz


İskenderuna asfalt yolla bağlı, 33km. güneyinde bulunan bu köyün, kıyı ve tepe eteğinde, Helenistik döneme ait seramik parçaları bulunmuştur. Halen çevrede de nekropol (antik mezarlık), antik yol ve mozaik kalıntılarına rastlanmaktadır.

Yunus Sütunu


İskenderun-Payas demiryolu üzerinde, İskenderun kentinin giriş kapı kalntısıdır. Yunus peygamberin yunus balığının karnından burada çıktığına inanılır.

Sokullu Mehmet Paşa Kervansarayı


İskenderun-Adana karayolunun 22 km. sinde bulunan Payas’tadır. Payas’ın doğusunda büyük bir avlu vardır. Avlunun etrafında ve içinde yolcuların barınması için kubbeli odalar mevcuttur.

İskenderun Limanı



İsminden de anlaşılacağı üzere mazisi (M.Ö. 333) Büyük İskendere dayanan bölgede 1909 yılında Anadolu - Bağdat Demiryolları Kumpanyasına verilen Limanın inşa imtiyazı, başlayan 1. Dünya Savaşı sonrası 1918 yılında şirketin Fransa Hükümeti tarafından haczedilmesi üzerine imtiyaz "İskenderun Limanı Fransız Şirketi"ne verilmiştir.
Fransız Şirketi, bugün iç liman tabir edilen ve mavnaların barınmasına yarayan kısmın inşaasına başlamıştır. 1927 yılında küçük limanın doğu ve batı mendireklerini ve güney rıhtımı denilen 200 m. lik küçük vasıta rıhtımını inşa ettikten sonra Hatay Devleti kurulmuş ve Ana Vatana ilhak etmiştir.
3714 sayılı Kanun gereği Liman, Devlet Limanları İşletmesi Umum Müdürlüğüne devredilmiştir.
14.08.1942 tarih ve 4301 sayılı Kanunla Devlet Demiryolları İdaresi'ne fiilen devredilen liman 1944 yılında büyük iskele ile genişletilmiş, 1953 - 1956 yılları arasında mekanik echize ve tesislerle takviye edilerek modern bir liman haline getirilmiştir.
Limanın gelişimine 1964 yılında da devam edilmiş, rıhtım üst yapı inşaatı 1972 yılında ikmal edilerek bütün tesisleri ile birlikte aynı yıl hizmete girmiştir.

Bakras Kalesi




Bakras Kalesi: Bakras Kalesi, Antakya-İskenderun yolu 27. km.si üzerinde bulunan Bakras Köyü’nün üst tarafındadır. Kale köy yolunun batısında, dağların arasında sarp bir tepe üzerinde yapılmıştır. Strabon’un bu kaleden bahsettiğine bakılırsa, tarihi çok eski olmalıdır. Kale önceleri Belen geçidinin girişini, Antakya kurulduktan sonra ise Seleukos başkentini koruma gayesine hizmet etti.
Bakras Kalesi
Haçlılar döneminde de Antakya Prensliği’nin kuzeyde en önemli savunma noktasıydı. Birkaç defa el değiştirdikten sonra Templier Şövalyeleri’nin eline geçen kale 1268 yılında Baybars tarafından kuşatılarak zaptedildi. Birkaç katlı ve bir alay askeri barındıracak büyüklükte olan kale genel olarak harap olmaya yüz tutmuş olmakla birlikte bir çok mekanı sağlam durmaktadır.

iskenderun pac meydanı


İskenderundaki en tarihi ve önemli yapılardan olan Pac Meydanı günümüzde de varlığını devam ettiren önemli bir meydandır.Meydandaki ticareti en iyi anlatan yapı olan portakal şeklindeki yapı portakalın İskenderun için ne kadar değerli olduğunu gösteriyor.Arkadaki heykel ise Hatay başbakanı Tayfur SÖKMEN'in heykelidir.